Nurten ACAR'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Ağlayan bir çocuk görürsen

Ne olur okşa saçlarını benim için

Benim için sev akşam güneşini

Gökyüzünün sesini...

 

Uzaktasın deme sakın

Sağ yanındayım bak, tutuyorum kolunu

Dayanıyorum tüm sevgimle

Kaldırabilir misin yükümü?

 

Onun mücadeleye kazandırdığı bir insanımız anlatıyor:

 

"Nurten'i mahalli birimlerden tanıyorum. Bana devrimci insanın nasıl olması gerektiğini kavratan insandır. TV'de yüzünü gösterdiklerinde emin olamamış, tanıyamamıştım. Gözlerim gömleğine takıldığında inanamamıştım. Gerçekten şehit düşen yoldaşımız Nurten idi. Şehit düşerken üzerinde bulunan gömleği ben dikmiştim.

Yazdı, hava çok sıcaktı. Bahçede beraber sohbet ediyorduk. Yaşamımda gecekondu halkının sorunlarını bilmiyor, sorunlarını tam olarak göremiyordum. Bu sohbetler arasında "devrimci olacaksan işçinin, gecekondu halkının, kısacası halkın sorunlarını bilmen, sahip çıkman gerekir" demişti. O zaman mahallemizde su sorunumuz vardı. Ve ertesi gün mahalledeki insanlarla ev ev dolaşacağını sorunu çözümleme yollarını konuşacağını söylemişti. Bense çekindiğimden dolayı gitmek istemiyordum. Kendi yaşantısından da örnekler vererek anlatmaya başlamıştı. "Devrimci olmak istiyorsan bu çekingenliği üzerinden atmalısın. Halen gelmeyi düşünmüyorsan, seni kolundan tuttuğum gibi götüreceğim" dedi ve götürdü de. Sabah beni almaya geldiğinde daha hazırlanmamıştım. Beni tatlı bir şekilde bağıra çağıra hazırladı, kıyafetlerimi düzeltti. Beraber mahalleyi dolaştık. İlk gittiğimiz evde önce sıradan yaşantıdan sohbete başladı. O sırada evin küçük oğlu TV'yi karıştırmaya başladı. Kadın kızarak çocuğa bağırmıştı. Nurten müdahale ederek bağırmaması gerektiğini, çocukla çocuk olunması, çocuğun anlayacağı dilden sabırla anlatarak, ona öğreterek anlayış gösterilmesi gerektiğini anlattı.  Çocuk eğitimi hakkında kısaca sohbet ettiler. Böylelikle konuyu yavaş yavaş su sorununa getirdi. Yapılacak eylemliliği konuştu. Anakent Belediyesine yürüyüş düzenlenecek, orada su sorunumuz anlatılacaktı. Nurten sürekli sorunlarımıza sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyordu. Kadın kocasının izin vermeyeceğini düşünüyordu. Eşinden dolayı tereddütleri sürse de sonunda kendi sorununa sahip çıkmak düşüncesini benimsediğini söyledi.

Eylemin yapılacağı gün kadının evine gittik. Kadın eyleme katılacağını fakat ayakkabısının olmadığını söylediğinde, Nurten koşarak kendi evine gidip ayakkabı getirdi. Sonunda Anakent’teki havuzun oraya gittik.

Eylem anındaki coşkuyu şu an bile yaşıyorum. Bu coşkuya, okuması yazması olmayan insanlarımızı, ellerinde pankartları, dövizleri ve sloganlarıyla katmak bizleri daha da sevindirmişti. Eyleme katılanların eylem sonunda bu şekildeki eylemliliklere katılacaklarını söylemeleri bizi çok duygulandırmıştı.

 

***

 

Bir yoldaşı Çukurca'da yaşadıklarını anlatıyor:

 

1991 Nisan ayında Kürt halkının Kuzey Irak'tan, Hakkari'nin Çukurca ilçesine göç etmesiyle birlikte biz de Özgür-Der heyeti olarak bölgeye gittik. İlaç, giyecek ve gıda yardımlarıyla birlikte gitmiştik. Heyette Nurten, DEMKAD'ı temsilen bulunuyordu. Ayrıca Kürtçe bilen tek kişiydi. Kürdistan'a gider gitmez durduğumuz her yerde otobüsten inip Kürtçe sohbete başlayan ilk Nurten oluyordu. Ardından biz Türkçe sohbetlere başlıyorduk. Bu durum planlı değildi, kendiliğinden öyle gelişti. Nurten hemen herkesle konuşmak, kim olduğumuzu, neden geldiğimizi anlatmak istiyordu. Böylece yakalanan sıcak bir havayla birlikte sohbetlerimiz de gelişiyordu.

Hakkkari-Çukurca'ya yaklaştığımızda yol üzerinde bir yerde asker bizi durdurdu. İleride yağmurdan dolayı yol bozulduğu için bir süre bekleyeceğimizi söylediler. Biz de indik. Orada küçük bir köy vardı, yanlış hatırlamıyorsam adı Koyubaşı olması gerekiyor. Nurten büyük bir istekle bizi oraya götürdü ve Kürtçe sohbete başladı.

Aile Türkçeyi iyi bilmiyordu. Bu nedenle Nurten çeviri yapıyordu orada. Epey bir sohbetten sonra konuştuğumuz ailenin korucu olduğunu, köyün de korucu köyü olduğunu öğrendik. Nurten çok bozulmuştu, o kadar istekli sohbet ediyordu ki, korucu olabileceği hiçbirimizin aklına gelmemişti. Nurten bozuldu ama sohbeti kesmedi. Ancak sorular ve soruş tarzı hemen değişti. Sohbeti sorgulamaya dönüştürdü. Korucu bu kez savunmaya geçti. Koşulların kendini korucu olmaya zorladığını, köyün çok fakir olduğunu ve devletten maaş alabilmek için korucu olduklarını, hatta aldıkları maaşın yetmediğini, bu nedenle oğlunun yaşı tutar tutmaz onu da yazdıracağını anlatarak Nurten'i ikna etmeye çalıştı. Ardından biraz da köyü gezdik. Sohbet köylülerin katılımıyla koruculuğu tartışmaya dönüştü. Biz de bu konuda propaganda yaptık.

 

 

Geri